ALLAH KORKUSU OLMAYAN İNSAN, HAYVAN DEĞİLDİR, HAYVANDAN AŞAĞIDIR

Ne irfandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır;
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havfı Yezdan’ın…
Ne irfanın kalır te’sîri kat’iyyen, ne vicdanın.
Hayat artık behîmîdir… Hayır ondan da alçaktır;
Ya hayvan bağlıdır fıtratla, insan hürr-i mutlaktır.
Behâim çıkmaz amma hilkatin sabit hududundan,
Beşer hâlâ habersiz böyle bir kaydın vücûdundan!
Meğer kalbinde Mevlâ’dan tehâşî hissi yer tutsun…
O yer tutmazsa hiç ma’nâsı yoktur kayd-ı namusun.

Mehmed Akif

 

(Allah korkusu bulunmadığında, irfan ve bilgelik edebiyatı, normal zamanlarda işe yarıyor gibi görünse de, zorlu sınamalarla karşılaşıldığı anda iflas eder. İnsanların birer canavar haline geldikleri, hedefe koydukları birilerini rahatlıkla usturuplu yöntemlerle, mesela gizli zehirlemeler ve trafik kazası görünümlü cinayetlerle ortadan kaldırdıkları görülür. Vicdan diye birşeyin asla tesiri olmaz. Böylece hayat behîmî/hayvanca hale gelir. Bu aslında hayvanlıktan da aşağı bir durumdur. Çünkü hayvan fıtratıyla/içgüdüleriyle bağlıdır, içgüdülerinin ve bedensel kabiliyetlerinin esiri durumundadır, onu aşamaz ve onun dışına çıkamaz. İnsanda ise özgür irade vardır. Hayvanlar yaratılışın sabit sınırlarını taşamadıkları için, verdikleri zarar da sınırlı olur. Mesela, bir insan bir atom bombası ile yüz binlerce insanı öldürebilirken, bir hayvan böyle bir katliamı asla yapamaz. Bir hayvan günlük ya da öğünlük gıdasıyla ya da sınırlı bir gıda stoğuyla yetinirken, bir insan koskoca bir ülkeyi sömürebilir, dünyayı yalayıp yutabilir, hiç ölmeyecekmiş gibi servet biriktirebilir. Ancak Allah korkusu olan insan kendisindeki bu büyük kötülük potansiyelini dizginleyebilir. O olmadığında, namus ve şeref gibi kavramların hiçbir anlamı kalmaz. Birilerinin şan ve şöhreti, yasaklarla, dokunulmazlıklarla, koruma kanunlarıyla sürdürülmeye çalışılır, gerçekler söyletilmez. Çünkü “tarihî” gerçekler olduğu gibi yazıldığında, iç yüzleri ortaya çıkacaktır. Onlar korunur, Resulullah s.a.s. gibi yüce zatlara ise uydurma romanlar, hayvanca karikatürlerle saldırılır. Onu, olduğu gibi anlatmazlar, çünkü büyüklüğü anlaşılacaktır. Reziller de olduğu gibi anlatılmaz, çünkü küçüklükleri anlaşılacaktır. Charlie Hebdo’yu sözde fikir hürriyeti adına barındıran Fransa, Roger Garaudy’yi, yahudi soykırımı iddiasının boyutlarını belgeler ışığında tartıştığı için yargılayıp mahkum etmişti.)

Yorum bırakın